Kemal Kurkut’un Öldürülme Anını Fotoğraflayan Gazeteci Abdurrahman Gök, 20 Yılla Yargılanıyor – Tamer Morkoç

2017 yılında Diyarbakır’da Nevruz alanına giriş yaparken polis tarafından öldürülen Kemal Kurkut’un vurulma anını fotoğraflayan gazeteci Abdurrahman Gök “terör örgütüne üye olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlarından Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor.

Gök, Dihaber’de editör olarak çalıştığı dönemde 21 Mart 2017 tarihinde Diyarbakır’da kutlanan Nevruz Bayramı etkinliklerine haber takibi için gitti. Arama noktasının bulunduğu noktaya yakın bir yerden geçerken, silah sesi duydu. Kemal Kurkut isimli genci alana kendisine doğru üstsüz koşarken görünce kare kare öldürülme anının fotoğraflarını çekti. Fotoğraflar ulusal ve uluslararası birçok haberde yer aldı ve yayınlandı.

Abdurrahman Gök

Polis, Kemal Kurkut’un vurulmasından hemen sonra infazın fotoğraflarını çektiğini fark ettiği için Gök’ün makinesine el koymak istedi. Ancak Gök, polislerden önce davranıp hafıza kartını makinesinden çıkarıp sakladı ve fotoğraf makinesine kartı takmadığını, olayın sıcaklığıyla kartsız bir şekilde deklanşöre bastığını söyledi ve polisleri böylece fotoğraf çekmediğine ikna etti. Makinesini ve çantasını kontrol ettikten sonra polisler bu duruma inanmış olacaklar ki, emniyet müdürlüğü ve valilik talihsiz bir açıklama yaptı.

Fotoğraflar olmasaydı Kemal Kurkut “canlı bomba” olarak gösterilecekti

Kemal Kurkut’un vurulmasından sonra Diyarbakır Valiliği alelacele “canlı bomba” açıklaması yaptı. Ancak olayın böyle gerçekleşmediğini kamuoyu Gök’ün fotoğrafları yayınlandıktan sonra öğrenmiş oldu. Kemal’in fotoğraflarını yayınladıktan sonra Gök, bir süre takip edildi, hakkında ‘ihbar’ olduğu gerekçesiyle bir ay sonra, yani 20 Nisan 2017’de evine polis baskını düzenlendi. Ardından hakkında iki soruşturma daha açıldı ve tüm soruşturmalarda “takipsizlik” kararı verildi. Ancak 9 Ekim 2018’de “SABIR” adlı gizli tanığın ifadelerinin yanı sıra, yaptığı haberler ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek Gök gözaltına alındı.

Kemal Kurkut’un vurulduğu anlar (Fotoğraf: Abdurrahman Gök)

Kamuoyu, Gök’ün üzerindeki bütün bu baskıların, soruşturmaların ve davaların, Emniyet Müdürlüğü ve Diyarbakır Valiliği’nin açıklamalarını yalanlayan ve Kemal Kurkut’u vuran polisleri suçüstü yakalayan fotoğrafları nedeniyle olduğunu düşünüyor. Gök de böyle olduğuna inanıyor ve ekliyor: “Zaten o fotoğrafları yayınlayınca bundan daha ağır bir süreci yaşayabileceğimi tahmin ediyordum.” 

Fotoğrafların yayınlanmasından sonra her ne kadar sanık polis hakkında dava açılmış olsa da, sanık polisin hala görevinin başında olması, nasıl bir kararla karşı karşıya kalacağını da gösteriyor. 

Gök, durum karşısında  “Ama ne olursa olsun, gazeteci yeter ki bir olaya ışık tutsun, insanlar o ışık sayesinde eminim yollarını bulacaklardır. Tıpkı bu davada, iktidarda olanların bu fotoğraflar nedeniyle kamuoyunun vicdanı nezdinde mahkûm olması gibi.” diyor.

Gazetecilik nedeniyle birçok kere gözaltına alındı, soruşturma geçirdi ve hapis yattı

Abdurrahman Gök, 17 yıldır gazetecilik yaptığı bu süre zarfında en az 15 defa gözaltına alınmış. 30’a yakın soruşturmaya maruz kalmış ve bunların 23’ü davaya dönüşmüş,  ceza verilen dosyaların birçoğu Yargıtay’dan dönmüş. Halen devam eden birçok davasının olduğunu söylüyor. 2009 yılında Siirt’te Nevruz etkinliğini takip ederken gözaltına alındı ve haber notları nedeniyle tutuklandı. Yaklaşık 9 ay sonra tahliye edildi ve “terör örgütü propagandası” nedeniyle 10 ay hapis cezası aldı. Şu an yargılandığı dosyada ise 3 günlük gözaltı süresinden sonra ifadesi alındı ve serbest bırakıldı.  

İddianamede Gök’ün, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı terör örgütünün faaliyetlerini legalleştirmeye yönelik faaliyet yürüttüğü, şüphelinin faaliyetleri sırasında silahlı terör örgütü ile organik bağ içerisinde süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik gösteren eylemlerde bulunduğu, tüm bu gerekçeler ile üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği hususunda kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe oluşturacak delil elde edildiği anlaşılmakta, ayrıca şüpheli Abdurrahman Gök’ün olay tarihlerinde herkese açık olan Twitter hesabından yukarıda anlatılan ve suç unsuru teşkil eden içerikleri paylaştığı, paylaşılan suç unsuru içeren içeriklerin diğer etkileşimler ile başka kullanıcıların Twitter hesaplarında da göründüğü, bu bağlamda şüphelinin, eylemini yayma kastı ile gerçekleştirdiğinin kabulü gerektiği, şüphelinin, bahse konu eylemi ile terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini övdüğü ve bunun Anayasa ve İnsan Hakları Sözleşmesinin koruması altında bulunan, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (26-34. Maddeler) kapsamında kabul edilemeyeceği, şüphelinin savunmasının ise suçtan kurtulmaya yönelik beyanlar olduğu, tüm bu gerekçeler ile şüphelinin üzerine atılı terör örgütü propagandası yapmak suçunu işlediği, ayrıca 5237 sayılı TCK’nın tanımlar başlıklı 6/1 fıkrasının “g” bendi uyarınca yayın deyiminden elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlarında anlaşılacağının belirtildiği, somut olayda internet ortamında şüphelinin kendisine ait Twitter sayfasında propaganda eylemini gerçekleştirmesi nedeniyle uygulama yapılırken 3713 sayılı yasanın 7/2 maddesinin 1.ve 2. cümlesi uyarınca temel cezada yarı oranında artırım yapılmasının gerektiği de anlaşılmakla, şüphelinin yargılamasının mahkemenizce icra edilerek, eylemlerine uyan ve yukarıda zikredilen sevk maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ve TCK 53 tatbiki ile hakkında uygun görülecek güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine karar verilmesi” iddiasıyla cezalandırılmasını istedi.

2 senenin ardından, soruşturma üzerinden hazırlanan iddianame, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından onaylandı. İlk duruşması 23 Şubat 2021‘de görülen Gök’ün gazetecilik faaliyetleri, dinlenen telefon görüşmeleri, meslektaşları ve haber kaynaklarıyla yaptığı konuşmalar, sosyal medya paylaşımları ve yaptığı haberler suç unsuru olarak iddianamede yer almış. Kendisini arayan bir gazetecinin Suriye’de suikaste uğrayan bir kişi ile ilgili bilgi sormasının örgüt üyeliği suçuna dayanak yapıldığı, üniversitedeki hocasıyla yaptığı bir konuşmanın da iddianameye konu olduğunu söyledi. Gök’ün mültecileri konu alan fotoğraflarının sms yoluyla istendiği konuşmalar ise başka bir suç unsuru olarak iddianamede yer aldı. O konuşma ise şöyle:

-İsmi bilinmeyen kişi: Mültecilerin kentlerdeki yaşamını resmeden fotoğraflara ihtiyacımız var. Sen, o güzel fotoğraflarından birkaç tane seçip gönderebilir misin?

-Abdurrahman Gök: Merhaba! Umarım iyisiniz. Fotoğraf arşivim yanımda değil maalesef. Ama sınır boylarında yaşayanlara dair kimi fotoğraflar var. Onların büyük boyutlarını gün içerisinde size gönderirim.

Savcı söz konusu konuşmayı, Gök’ün “terör örgütü içerisinde kurumlar koordinasyonuna bağlı basın yayın komitesi isimli yapılanma içerisinde yer aldığı” şeklinde değerlendirdi.

ANHA demek ‘suç’ olarak yer aldı

Gök’ün Hawar Haber Ajansı’ndan (ANHA) öğrendiği bir haberi telefonda bir kişiyle konuşması da iddianamede suç sayıldı.

Gök’ün Ferit isimli şahıs ile yaptığı telefon görüşmesi ise iddianamede şöyle yer aldı:

Ferit: TEVDEM’in şimdiki Eşbaşkanı kimdir?

Gök: İsmini unuttum yahu!

Ferit: Ömer Eluş eski Eşbaşkan mıdır?

Gök: Bilmiyorum. Evinde ölü bulunanı mı diyorsun?

Ferit: Evet. Doğru mudur o?

Gök: ANHA haberi geçmiş.

Ferit: Allah Allah.

Gök: ANHA’da var haber. Sen ANHA’ya bak. Hawar Haber Ajansı’nın Türkçe servisine…

Ferit: Ha! Orda var diyorsun. Tamam.

Gök’ün haber ajansından aldığı bilgiyi paylaşmasına dair konuşması ise iddianamede, ‘örgütün hedefleri doğrultusunda hareket eden yurt dışı yapılanmalar ile ilişki ve irtibat halinde olduğu’ şeklinde ifade edildi. 

“Bir telefon görüşmesinde, daha önceki ismi Doğan Haber Ajansı olan Demirören Haber Ajansı’ndan Ferit Aslan ile görüştüm. Beni bir haber için aramıştı. Aramasının sebebi benim Ortadoğu üzerine çalışmalar yapmam ve Kürtçe bilmemden dolayıydı. Ben o esnada Ferit’in sorduğu soruları bilgisayardan taratıp çevirisini yaptım. Bu konuşma benim örgüt üyesi olduğuma delil yapılmıştır. Ferit sadece beni bir haberi teyit etmek için aradı, ayrıca diğer telefon konuşmalarım da yaptığım meslek dolayısıyla gerçekleştirdiğim konuşmalardır. Örgütsel herhangi bir içeriği yoktur”, dedi.

Ayrıca iddianamede,  Mezopotamya Ajansı’na kayıtlı bir telefondan arayan kişiyle yaptığı görüşme “terör örgütünü destekleyici şekilde yayın yapılması yönünde haber ajanslarını sevk ve idare ettiği ve örgüt sözleşmesinde yer alan Basın Komitesi adına faaliyetlerde bulunduğu değerlendirilmiştir.” ifadesi yer aldı.  Ve “Sabır” isimli gizli tanığın beyanları, Gök’ün Kürt Gazeteciler Günü etkinliğinde yaptığı konuşma ve haber içerikli Twitter paylaşımları da suç unsuru olarak yer aldı.

Gök’ün ev aramasında el konulan 87 adet gazete sayısında da suç unsurunun bulunmadığı belirtilen iddianamede, Gök’ün illegal bir eylem içerisinde olmadığı ve gazetecilik faaliyetleri kapsamında çalışmalar yaptığına dair ifadesine de yer verildi.   

Gök’ün avukatı Resul Temur ise ‘Sabır’ isimli gizli tanığın, gazeteci Semiha Alankuş hakkında da benzer beyanlarda bulunduğunu, Alankuş’un yargılandığı Diyarbakır 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından beraat ettirildiğini vurgulayarak, gizli tanığın ifadelerinin hükme esas alınmamasını istedi. Tamur, Alankuş’un beraat kararını mahkemeye sundu. Gizli tanığın hakkındaki, “örgüte bağlı çalışıyor” iddiasını da reddeden Gök, “Evrensel gazetecilik ilkelerine bağlı kalarak çalışıyorum” ifadesine vurgu yaptı. Bu sırada araya giren mahkeme başkanı, “Herkes evrensel gazetecilik yaptığını söylüyor. Bu cümleyi sık sık söylemeniz hoş değil”  dedi.

 İddianamesi üzerinden hakkında verilen yurt dışı yasağı kararı bu duruşmada kaldırıldı. 

20 yıl hapis cezası ile yargılanıyor

Yaptığı haberler ve haber üzerine gazeteci arkadaşlarıyla yaptığı 4-5 telefon görüşmesi nedeniyle “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandasından” hakkında 20 yıla kadar hapis cezası isteniyor. İddianameye delil olarak konulan her şey, ya gazeteci arkadaşlarıyla yaptığı telefon görüşmeleri ya da haber kaynaklarıyla yaptığı ve içeriğinde hiçbir suç teşkil etmeyen konuşmaların geçtiği tape dökümleri. Bu iddiaların boş olduğu anlaşılınca bir gizli tanık devreye sokuluyor ve gizli tanığın verdiği bilgiler dosyaya konuluyor. Gizli tanık, Kemal Kurkut’un örgüt üyesi olduğunu, Gök’ün, ise Kemal Kurkut’un fotoğraflarını örgüt talimatıyla çektiğini söylüyor. 

Gizli tanığın bu ifadeleri 3 Haziran 2021‘de görülen ikinci duruşmada dosyasına eklenerek Cumhuriyet Savcısı’nın mütalaasını hazırlamak için dosyanın kendisine gönderilmesi talebini kabul eden mahkemenin üçüncü duruşması 30 Eylül 2021‘de görülecek. 

Gök, mesleği ile ilgili “Gazetecilik zor bir meslek ve aslında ‘gazetecilik’ yapmaya başladığınız anda zorluklarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Hele bölgede gazetecilik yapıyorsanız bu daha da katmerleniyor. Hiçbir resmi daireye giremiyoruz. Yaptığınız haberler nedeniyle başınıza neler gelebileceğini kestiremiyorsunuz. Kendinizi güvende hissetmiyorsunuz. Bir polis tüm gazetecilerin içerisinde bir gazetecinin kafasına silah dayıyorsa kendinizi nasıl güvende hissedebilirsiniz ki. Artık sokakta yapılan açıklamalarda dahi polisin “turkuaz basın kartınız yoksa takip edemezsiniz” gibi saçma gerekçeleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Artık üzerimizde taşıdığımız fotoğraf makinesi, kamera suç unsuru muamelesi görüyor. Yollarda kurulan arama noktalarında GBT sorgulamalarında daha uzun sorguya maruz kalmamak için gazetecilik yaptığımızı gizlemeye çalışıyoruz…” dedi.

ABD’de polisin, gözaltı esnasında diziyle boğazına basarak George Floyd’u öldürmesi büyük protestolara ve tepkilere neden olmuş ve bu tepkiler sonucu polis tutuklanmıştı. Türkiye’de, Nevruz etkinliklerine katılmak isteyen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut, polis tarafından öldürülüyor ve polis 3 günlük gözaltı süresi sonucunda, 17 Kasım 2020 tarihli karar duruşmasında, “olası kasıtla öldürme” suçundan yargılanan sanık polis memuru Yakup Şenocak hakkında “delil yetersizliği” gerekçesiyle beraat kararı veriliyor.

Gök, bu konuda düşüncelerini şu şekilde ifade ediyor: “Dünyanın en prestijli ödüllerinden biri olan Pulitzer ödülünün Floyd’un bir polis tarafından öldürülmesi anını görüntüleyen yurttaşa verilmiş olması, yurttaş gazeteciliğine özendirme ve yurttaş gazeteciliğinin önemini tüm dünyaya göstermesi açısından çok önemli ve anlamlıydı. Bu ödülün tam da Türkiye’de genelgeyle toplumsal olaylarda polisin görüntülenmesini yasaklanmasına denk gelmiş olması ayrıca dikkat çekiciydi. Böylelikle bir toplumsal olayda polisin yasadışı işlemlerinin, yurttaşlar tarafından da kayıt altına alınmasının takdire şayan bir hareket olacağının tescili niteliğindeydi. Bu nedenle yurttaş gazeteciliğine verilmiş önemli bir ödüldü. 

Bize gelince maalesef bırakın bir yurttaşı, mesleği gereği kamuoyunun bilme hakkını gözeten ve çarpıtılmak istenen bir olayda suçluları suçüstü yakalayanlara ‘hapis cezası’ ödülü veriliyor. Bu ‘ödül’ de en az Pulitzer kadar önemli. Çünkü siz kendisini her şeyin üstünde gören güce, yayınladığınız görüntülerle itiraz ediyorsunuz. Hakikat bu diyorsunuz. O yüzden 20 yıl gibi bir cezanın istenmesi de Pulitzer kadar önemli. Ama üzücü olan durum basın örgütlerinin bu duruma bu çürümüşlüğe yeterince ve yerinde tepki göstermemesi.”

“Sabır” adlı gizli tanığın beyanları ve uydurulmuş bir kurgu sonucu gözaltına alındı

Avukat Resul Temur, ilgili davanın içi boş bir kurgudan ibaret olduğunu, müvekkilinin gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezalandırılmaya çalışıldığını ifade etti.

Temur, yargılanma süreciyle ilgili şu konulara dikkat çekti: “Ekim 2018 tarihinde yaklaşık 200 kişilik bir gözaltı listesi ile operasyon yapıldı ve gözaltına alınanlar arasında yaklaşık 10 gazeteci vardı. Operasyon isimsiz bir telefon ihbarına dayandırılmıştı. İhbar muhtemelen herkesi aynı operasyonda eşitleyip aynı dosya kapsamında gözaltına almak için uydurulmuş bir kurguydu. İhbar ile kişiler arasında bir bağ yoktu çünkü. Gözaltı süreci boyunca dosyada gizlilik kararı olduğu için dosya tarafımıza açılmadı ve gözaltındakiler hangi sebeple gözaltında olduklarını anlayamadılar. İfade alma zamanında Abdurrahman Gök susma hakkını kullandı. Abdurrahman Gök ile birlikte yaklaşık 15 kişinin ifade verdikten sonra serbest bırakılacakları bu yüzden ikinci defa ifade vermeleri istendi. İfadeleri alındıktan sonra serbest bırakılanlar arasında Abdurrahman da vardı. 3 gün boyunca boşuna gözaltı işlemi yapmış oldular. Gözaltında alınan ifadeler sırasında Abdurrahman Gök’e daha önce gazeteci olarak faaliyet gösterdiği şehir ve ülkelerde yaptığı haberlerin görselleri propaganda suçunun ve örgüt üyeliği suçunun delili gibi görüldü ve ifade daha çok buna benzer sorgulamalarla yürüdü.”  

Gazetecilik mesleği ile ilgili yaptığı telefon görüşmeleri dosyada delil

Temur, iddialarla ilgili “Bu iddia ve yaklaşımlar iddianameye de olduğu şekli ile yansımış ve savcılık tarafından hiçbir bilginin teyidine ihtiyaç duyulmadan işlenmiştir. 22 Nisan, uluslararası çapta Kürt Gazeteciler Günü olarak kutlanmasına rağmen savcı bu günü bile ‘sözde’ diye tanımlayarak yasa dışı ilan etmeye çalışmıştır. Gizli tanık Sabır’ın dosya arasında yer alan beyanları imzasız ve gerçeğe aykırı beyanlardır. Bizim yokluğumuzda dinlenen gizli tanık emniyette verdiği ifadelerden farklı olarak ‘’Diyarbakır’da nevruz kutlamaları sırasında ölen örgüt üyesi olan Kemal Kurkut isimli sahsın elinde bıçakla öldürülmesi olayında da meydana gelen olayların Kandil’den aldığı talimatla halka farklı şekilde gösterip haber yapan bir şahıstır.’ Şeklinde yeni bir beyan ile aslında soruşturmanın ve sonrasında davanın gizli amacını da açık bir biçimde ortaya koymuştur.”  

Temur, davanın olası seyrine ilişkin ise “Dava açılmadan sonuçlandırılması gereken bir dosyayken, şu an davanın seyrini kestirmek çok zor. Kendilerinden olmayan insanların kendilerine ait olmayan konulara dair mesleki faaliyet yürütmesi bile yargıçlara fazla yabancı ve yasa dışı geliyor. Mutlak beraat ile sonuçlanması gereken dosya hakkında ceza yönlü bir karar vermeleri sürpriz olmayacak açıkçası. Benzer davalarda gazetecilere yönlendirilen suçlamalar ortak olarak gazetecilikten arındırılmış bir biçimde örgüt üyeliği ya da örgüt propagandası biçimindeki suçlamalara konu olmakta. Gizli tanık beyanları ya da sosyal medya paylaşımları kullanılarak suç yaratılmaya çalışılmakta ve birlikte çalıştıkları ajans ve gazeteciler de yasa dışı ilan edilmektedir.” dedi.

Abdurrahman Gök’ün 20 yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığı süreç halen devam ediyor.

Bu haber metni, Hollanda Büyükelçiliği MATRA Programı desteğiyle yürütülen “Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi” kapsamında hazırlanmıştır. Haber içeriğinden Tamer Morkoç sorumlu olup herhangi bir şekilde Hollanda Büyükelçiliği’nin ve Gazeteciler Cemiyeti’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

Spread the love