Tebligatla İşten Atılan Gazeteciler Haklarını Arıyor – Esra Ülkar

2019 yılında evlerine gönderilen tebligatlarla işten çıkarılan, Demirören Grubu’na bağlı Hürriyet gazetesinde çalışan 45 kişinin davası sürüyor. Olayın üzerinden yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen tazminatlarını alamayan çalışanlar hukuk mücadelelerini sürdürüyor. Bu sürecin takipçisi olan Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) Hukuk Servisi yetkilileri, TGS İstanbul Şube Başkanı ve aynı zamanda işten çıkarılan kişilerden biri olan gazeteci Banu Tuna ve işten çıkarılan 45 kişiden biri olan gazeteci Serkan Ocak ile yaşanan hak ihlallerini ve dava sürecinde gelinen son noktayı konuştuk.

30-31 Ekim 2019’da Demirören Grubu’na bağlı Hürriyet gazetesi çalışanlarından 45 kişi evlerine tebligat gönderilerek işten çıkarıldı. Bazı gazeteciler haberde olduğu sırada, bazıları ise ofiste çalışırken evde bulunan yakınlarının tebligat geldiğini söylemek için aramalarıyla işten atıldıklarını öğrendiler. Bazıları ise ofiste çalışırken aniden kurumsal maillerine girememeleri ve sistemlerinin kapanıp bir daha açılmamasıyla birlikte kovulduklarını anladılar. Basın tarihinde pek benzeri olmayan bu durum, gazetecilerin yaşadığı en ilginç hak ihlallerinden biri olarak kayıtlara geçti. 45 çalışanın neden işlerine son verildiğine dair herhangi bir açıklama yapılmazken, çalışanlara iletilen tebligat metinlerinde “Yönetim kurulunun işletmesel kararı uyarınca iş akdiniz 25.10.2019 itibariyle feshedilmiştir” ifadelerine yer verildi. Aralarında 20 yılı aşkın süredir Hürriyet gazetesi bünyesinde çalışanların da bulunduğu gazetecilerin kıdem tazminatları ödenmedi. Olayın üzerinden yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen henüz sonuçlanan bir dava yok. Sürecin takipçisi olan Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) Hukuk Servisi yetkililerinden gazetecilerin uğradıkları hak ihlalleri ve dava süreçleriyle ilgili bilgi aldık. TGS İstanbul Şube Başkanı ve aynı zamanda işten çıkarılan 45 kişiden biri olan gazeteci Banu Tuna ve yaklaşık 14 yıldır Hürriyet’te çalıştıktan sonra işine son verilen gazeteci Serkan Ocak ile konuştuk.

Hem Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) yetkilileri hem de işlerine son verilen çalışanlar fesih nedeni olarak belirtilmese de sendika üyesi oldukları için işten çıkarıldıklarını iddia ediyorlar. TGS Hukuk Servisi yetkilileri “İş akdi fesih biçimi ve o sırada sendikal hareketin içinde bulunduğu durum ve daha sonraki gelişmeler, iş akdi fesihlerinin sendikal sebeple olduğunu açıkça ortaya koyuyor” diyerek, bu iddianın nedenini şöyle açıkladı:

“İşten çıkarmalar, TGS’nin Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş de 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununca aranan çoğunluğun; yani çalışanların yüzde 40’ından fazlasının örgütlendiği ve toplu iş sözleşmesi yetkisi almak üzere olduğu günlerde meydana geldi. Bununla beraber işten çıkarılanların tamamı sendika üyesi ve aralarında TGS Genel Merkez Yöneticisi, İstanbul Şube Başkanı ve Disiplin Kurulu üyeleri de yer alıyor. Bu kişilerin tamamı sendikalı olmakla beraber üst düzey çalışanlar ve on yıllarca emek vermiş, Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan teftiş ile işten çıkarılmaları performans ve yeterlilik ile açıklanamayan, alanında marka isimler oldukları, gazeteye ekonomik değer kattıkları tespit edilen kişiler. Yani yapılan bu toplu işten çıkarma için sendikal neden dışında herhangi bir neden yok. Ayrıca işveren, 45 sendika üyesini işten çıkardı ve dava sürecinde anlaşıldı ki aynı tarihte, 232 yeni işçi aldı. Bu durum açıkça, TGS’nin, işletmedeki yüzdelik dengesini değiştirmek, TGS’nin İşletme Toplu İş Sözleşmesi yetkisini olumsuz etkilemek için işçi sayıları ile oynandığını gösteriyor.”

“Böyle iş akdi feshi, Türkiye tarihinde görülmemiştir”

Türkiye tarihinde böyle bir iş akdi feshinin görülmediğini belirten sendika yetkilileri, iddianın diğer nedenlerini ise şöyle sıraladı:

“45 sendika üyesi gazeteci işten çıkarıldıktan sonra, yerlerine çoğu Demirören Şirketler Grubu’nun  hâlihazırdaki çalışanları olan kişiler, ikinci bir sigorta girişi ile Hürriyet’te işe başladı gösterilmişler. Böylelikle, kurumdaki çalışan sayısı yükseltilip, zaten başka işkolunda sigortalı olan bu çalışanlar TGS üyesi olamayacağından, sendikanın üye sayısı düşürülmüş oldu. Kâğıt üstünde tabii bu yapılanlar. Kanunu arkadan dolanmak. Kanuna karşı hile yani. Davalar sırasında bu gerçek ortaya çıktı. Böylece, Hürriyet gazetesinde işten çıkarılan TGS üyeleri de neden böyle gayri ahlaki olarak işten çıkarıldıklarını anlamış oldular. Zira böyle iş akdi feshi, belki Türkiye tarihinde görülmemiştir. Sendika, Çalışma Bakanlığından Yetki Belgesi alabilmiş olsaydı, bu fesihlerin bir anlamı olmayacaktı. Ama Çalışma Bakanlığından henüz Yetki Belgesi alınmamışken bu fesihler yapılarak, TGS’nin İşletme Toplu İş Sözleşmesi Yetki Belgesi’nin verilmesi önlenmiş oldu.”

“Çalışma Bakanlığına şikâyette bulunuldu”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının hazırladığı teftiş raporunun TGS’ye verilmediğini belirten Hukuk Servisi avukatları, şöyle konuştu:

“Tam da Hürriyet gazetesinde bu toplu işten çıkarmaların ve yetki tespit başvurularının yapıldığı süreçte, ‘kamu.turkiye.gov.tr’ adresinde yayımlanan ‘çalışan ve üye listeleri’ tarihinde ilk defa, ayın 1’inci günü değil de 11’inci günü 11 Kasım 2019 tarihinde yayımlandı. Ve ne tesadüftür ki yine aynı tarihli yazı ile TGS’nin Hürriyet işverenliğindeki yetkisi olumsuz tespit edildi. Çünkü bu arada, ağırlık Demirören işletmelerindeki işçilerden tam 232 yeni işçi Hürriyet gazetesi bünyesinde işe başlatılmış. 45 TGS üyesi sendikalı işçi işten çıkarılıp yerine 232 TGS üyesi olmayan işçi işe alındı gösterilmiş. Bu gelişmeler nedeniyle TGS tarafından, Çalışma Bakanlığına karşı, bir yetki tespit davası açıldı. Ayrıca Çalışma Bakanlığına şikâyette bulunuldu. Bu şikâyet üzerine bir ‘teftiş raporu’ hazırlandı. Ancak, Çalışma Bakanlığı teftiş raporu, bu teftişin yapılmasını sağlayan TGS’ye verilmedi. Teftiş raporunu alabilmek için de ayrı bir dava açtı TGS ve nihayetinde bu teftiş raporu ile 45 işçi işten çıkarılıp aynı tarihte, 216’sı grup içi şirketlerden olmak üzere 232 yeni işçinin işe başlatıldığının tespit edildiğini gördük. Bu davalar kapsamında; SGK ve bizzat Hürriyet tarafından dosyaya sunulan belgeler ile Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanan teftiş raporu çok açık bir şekilde fesihlerin tamamen sendikal nedene dayalı olduğunu, temel motivasyonun TGS’nin yetki almasını engellemek, örgütlenmesini dağıtmak maksadıyla yapıldığını ortaya koyuyor.”

“Yargılamalar devam ediyor”

Yetkililer işten çıkarmaların ardından TGS’nin tüm üyeleri için zorunlu dava şartı olarak arabuluculuğa başvuruda bulunduklarını ancak arabuluculuk görüşmelerinde, bütün çabaya rağmen, görüşmelerin olumsuz neticelendiğini ve mecburen dava yoluna gidildiğini belirtti. Ardından dava sürecinin başladığını belirten TGS avukatları, “Gazeteci olanlar için 212 sayılı Kanun ile değişik 5953 Sayılı Basın İş Kanunu diye tanımladığımız, gazetecilerin iş kanununa göre ve gazeteci olmayanlar için ise 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işe iade ve alacak davaları açıldı. Davalarda aynı zamanda, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununa göre ‘sendikal tazminat’ talebinde de bulunuldu” açıklamasını yaptı. Davalarda gelinen son noktayı ise şöyle açıkladı:

“Yargılamalar ilk derece aşamasında devam ediyor. Devam eden toplamda altmışa yakın dava var. Hemen hemen tüm dosyalarda deliller toplandı ve tanıklar dinlendi. Davaların büyük çoğunluğu bilirkişi hesap raporu düzenlenmesi safhasında.”

“Birden fazla hak ihlali var”

TGS Hukuk Servisi yetkilileri gazetecilerin ihlal edilen haklarıyla ilgili ise şunları söyledi:
“Öncelikle fesihler yasal olarak haklı hiçbir gerekçe olmaksızın, çalışanlara ihbar süresi verilmeksizin ve tazminatları ödenmeksizin yapıldı. Tüm bu hususlar iş hukuku ve çalışma mevzuatına aykırı. Bunun yanında söz konusu işten çıkarmalar esasında toplu işten çıkarma niteliğinde olup Kanunda izlenmesi gereken usule tamamen aykırı. İşten çıkarılan TGS üyelerinin uluslararası ve Anayasa ile güvence altında olan sendikal örgütlenme ve çalışma özgürlüğünü ihlal ediliyor. İşten çıkarılan Hürriyet çalışanlarının, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, birikmiş yıllık izin ücretleri, hafta tatili ücretleri, fazla mesai ücretleri, ulusal bayram genel tatil ücretleri yani hiçbir işçilik hakkı ödenmedi. Bunun yanında, sendikal sebeple işten çıkarıldıkları için sendikal tazminat alacakları da mevcut. Bu kadar açık seçik sendikal sebeple fesih çok az görülür. Hürriyet gazetesindeki iş akdi fesihlerinde ise sendikal sebep çok açık ortadadır. Zira işveren de soyut bir ifade ile ‘yönetim kurulunun işletmesel kararı gereği iş akdiniz feshedilmiştir’ ibaresinden başka tek bir somut fesih sebebi ile sürebilmiş değil.”

“Bu suç cezasız kalmamalı”

TGS İstanbul Şube Başkanı ve aynı zamanda işten çıkarılan 45 kişiden biri olan Banu Tuna, maillerine giremediğinde işten çıkarıldığını anladığını belirterek, şunları söyledi:

“Gazeteciler bilindiği gibi peşin olarak maaşını alırlar. İşten çıkarmalar ayın son günlerinde olduğu için, bir kuruş dahi verilmeden işten atıldık. Pek çoğumuza işten atıldığımız söylenmedi. Mailime ve yayın sistemine giremeyince ben de atıldım herhalde diye düşündüm. İki gün sonra eve tebligat geldi Bu insanların bir kısmı hala işsiz. 1997 Nisan’ından beri yani 23 yıldır Hürriyet’te çalışıyordum. 20 yıl, 25 yıl çalışanlar var. Hiç kimse tazminatlarını alamadılar. Ne izin hakkı, ne ihbar hiçbir hak verilmedi. Davalarla haklarını almaya çalışıyorlar. Kanuna göre bu yapılan suç ama bu suçun bir karşılığı yok. Ben işten atılma nedeninin yüzde yüz sendikalaşma süreciyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Sonrasında aldıkları önlemler de bunu ispatlıyor. İşe iade ve alacak davası açanlar var. Benim olduğum işe iade davasında şu anda tanıklar dinleniyor. Beklentimiz davaların bir an önce sonuçlanması, ödemeleri alabilmemiz. Ayrıca bunun bir bedeli olmalı ve Demirören bunun bedelini ödemeli. 23 yılım çöpe gitti. Biz zaten mutlu değildik, gitmek istiyorduk. İşten çıkmak istiyoruz ama tazminatımızı alabilmek için bekliyorduk. Bu bir suç ve cezasız kalmamalı. Demirörenlerin bedelini ödediğini görmek isterim. Diğer işverenlere de bu ceza ibret olmalı.”

“Bu kadar ahlaksızca işten atılma örneği görmedim”

Yaklaşık 14 yıldır Hürriyet’te çalıştığını belirten gazeteci Serkan Ocak, kurumda çalışan bir gazeteciyken işten atıldıktan sonra bir anda bir düşman muamelesi gördüklerini belirterek süreci şöyle anlattı:

“1999’da gazeteciliğe başladım. 2000 krizleriyle birlikte yüzlerce insan işsiz kaldı. O zaman da başka trajik olaylar vardı. Bizde ise iş yerinde çalışırken birden mailler kesildi. Bilgi işlem ekibini aradım, gelip bakarız dediler. Saatler sonra işten atıldığımızı öğrendik. Kendi başıma geldiği için söylemiyorum, bizimki kadar vahimi daha önce hiç yaşanmamıştı. Bu kadar ahlaksızca işten atılma örneği görmedim. Ben 15 yılımı verdim. 13.5 yıl resmi olarak, bir kısmında sigortasız olarak çalıştım. Yıllarca orada çalışmış biri olarak işten çıkarılırken tek bir eşyamı almama izin verilmedi. Güvenlikler eşliğinde eşyalarımı alabildim. Bilgi işlem görevlisi bir kişi, bilgisayarımdan özel dokümanlarımı alırken başımda dikildi. Bu kurumda çalışan bir gazeteciyken, işten atıldıktan sonra birden bir düşmana döndüm. O kadar acı bir durumdu. Bu muamele meslek ahlakından yoksun olunduğunun bir göstergesi. Atılanlardan kat be kat daha fazla insan işe alındı. Bu durum yapılan operasyonun ekonomik olmadığını gösteriyor. Atılanlar arasında kanser tedavisi gören, doğum izninde olan, askerde olanlarda da vardı. O dönemki Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar’a sormamışlar bile. Onun da haberi yoktu. Kendisi de istifa etti. Bunlar nasıl bir hunharca operasyonun yapıldığını gösteriyor. Benim onların elinde olan bir param var. Bu bir suçtur, hırsızlıktır. Biz bu hukuksuzluk karşısında hak aramaya çalışıyoruz. Sonunda kazanan biz olacağız. Ben de işe iade davası açanlardanım. 1 Kasım’dan bugüne işe iade davaları henüz sonuçlanmadı. Ancak tazminatlarımızı geri alacağız. Yargıya inancımız tam.”

Bu haber metni, Hollanda Büyükelçiliği MATRA Programı desteğiyle yürütülen “Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi” kapsamında hazırlanmıştır. Haber içeriğinden Esra Ülkar sorumlu olup herhangi bir şekilde Hollanda Büyükelçiliği’nin ve Gazeteciler Cemiyeti’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

Spread the love