“Türkiye Su Cenneti” Hayalleri Suya Düştü – Derya Ülkar
“Türkiye Su Cenneti” Hayalleri Suya Düştü – Derya Ülkar
Dünya koronavirüs salgını esaretinde aşı çalışmalarını beklerken uzun bir süre insanların virüse karşı aldıkları en önemli önlem “su”ydu. Ülkemizde koronavirüsle mücadele kapsamında sık sık hijyen kuralları hatırlatılarak el yıkamanın önemi vurgulanırken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlanan genelgeyle belediyelerin abonelere yönelik su kesintisi uygulamayacağı belirtildi. İnsan ve canlı yaşamındaki önemi yadsınamayan suyun virüsle mücadelede en etkili korunma şekillerinden biri olması insanlığa suyun kıymetini bir kez daha hatırlattı. Ancak iklim değişikliği nedeniyle düzensiz rejimde gerçekleşen yağışlar barajları susuz bırakırken, su kaynaklarının kirletilmesi ve azalmasıyla ulaşılabilir ve içilebilir temiz suya erişimde de sıkıntılar yaşanmaya başlandı. Su krizi kapıya dayandı.
Dünya 2020 yılında bir yandan koronavirüs salgınıyla mücadele ederken diğer yandan yaşanan sel felaketleri, yükselen deniz seviyesi, orman tahribatları, kontrol altına alınamayan yangınlarla savaştı. Bu yaşananlar tüm dünya vatandaşlarını aynı soruyu sormak zorunda bıraktı: “İklim değişikliği nasıl durdurulur?” Google Yılın Arama Trendleri 2020 istatistiklerine göre 2020’de “İklim değişikliği nasıl durdurulur?” sorusu önceki yıllarda olmadığı kadar çok arandı. İnsanlar geçmişe dönmeyi istemekten ziyade daha iyi bir gelecek arayışına girdi ve istatistiklere göre “Dünyayı nasıl değiştirebiliriz?” sorusu, “Nasıl normale döneriz?” sorusundan iki kat daha fazla arandı.
2021 yılına gelindiğinde koronavirüsle mücadele devam ederken iklim değişikliği nedeniyle düzensiz rejimde gerçekleşen yağışlar bu mücadelenin en önemli unsuru “su”yu tüm dünyaya bir kez daha hatırlattı. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2021 yılı Küresel Risk Raporuna göre, dünya ekonomisi üzerinde en çok etkili olacak ilk beş risk sıralamasında su krizi de yer aldı. Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın geçtiğimiz Ocak ayında yayımladığı “Su Biterse Herkes Susar” başlıklı Türkiye bülteninde ülkemizin de su sıkıntısı çeken bir ülke olduğuna dikkat çekildi. Su kıtlığını ölçmek için kullanılan Falkenmark indeksine göre hesaplandığında kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.700m³’ten fazla ise o ülke “su sorunu olmayan”; 1.700-1.000 m³/kişi arasında “su sıkıntısı olan”; 1.000-500 m³/kişi arasında “su kıtlığı olan”; 500 m³ ’ten az olması durumunda ise mutlak su kıtlığı olan ülke olarak adlandırılıyor. Bültende yer verilen bilgilere göre Türkiye’de şu an kişi başına düşen su miktarı yılda 1.400 metreküp. Yani Türkiye de Falkenmark indeksine göre “su sıkıntısı olan” bir ülke. 2030 yılındaysa ülke nüfusunun 100 milyona ulaşacağından hareketle kişi başına düşecek yıllık su miktarının yılda 1.120 metreküp olması öngörülüyor.
Tüm bu gelişmeler su sorununu, Türkiye’de yaşayan insanların da gündemine taşıdı. Türkiye’deki baraj doluluk oranlarının alarm vermesiyle birlikte Google’da yapılan “baraj doluluk” aramaları 3 Ocak 2021 tarihi itibariyle ciddi bir artış gösterdi. 2020 yılında düz bir seyir gösteren baraj doluluk oranları arama grafiği 2021 yılı başı itibariyle ivme kazandı.
Barajlardaki su seviyelerinin en çok düştüğü iller İstanbul, İzmir ve Ankara olurken, barajların doluluk oranlarını en çok merak eden şehirlerde ilk iki sırada, yine bu üç şehirden İstanbul ve İzmir yer aldı. Bu endişe veren gelişmeler kurumları da harekete geçirdi. Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, geçtiğimiz Mart ayında suyun önemine vurgu yapmak, vatandaşları tasarrufa teşvik etmek, sudaki özelleştirme ve ticarileşme girişimlerine dikkat çekmek için akademisyen ve uzmanlardan oluşan bir ekiple “Su Hakkı” raporu yayımladıklarını açıkladı.
Hak-İş Konfederasyonu tarafından yayımlanan raporda suyun toplumun temel ve devredilemez insani hakkı olarak görüldüğü söylenerek tüm dünyada suyun ticarileştirilmesine karşı çıktıkları bildiriliyor. Suya müdahalenin, doğrudan hayata müdahale olduğuna dikkat çekilen raporda “Yaşamın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için en temel ihtiyaçlarımızdan birisi olan su hakkını savunmak insanlığı, uygarlığı ve insanca yaşanabilirliği korumaktır” denilerek ‘su yoksulluğu’ kavramının ortaya çıktığına dikkat çekiliyor.
Yine aynı raporda özelleştirme politikaları ve özel şirketlerin ambalajlı suyu sağlık, lezzet, doğallık ve saflık gibi olumlu kavramlarla özdeşleştirmek suretiyle yarattığı baskı günümüzde mahalle çeşmesi kültürünün yok olmasına ve evlerde musluklardan içme suyu temininin azaltılmasına yol açtığı söyleniyor. Ambalajlı su kullanımının büyük şehirlerde olmazsa olmaz bir hale gelmiş olduğuna vurgu yapılan raporda, İstanbul’da yaşayanların yaklaşık %75’inin ve Ankara’da yaşayanların yaklaşık %40’ının damacana suyu tükettiği belirtiliyor.
ALINABİLECEK BİREYSEL ÖNLEMLER
Türkiye’de tatlı suyun %73’ü tarımda kullanılıyor. Damla sulama yöntemi ile ortalama %50 su tasarrufu sağlanabileceği varsayımı ile tarımsal sulamada tamamen bu sisteme geçilebildiği takdirde Türkiye’de her yıl toplam 16 milyar metreküp su tasarrufu yapmak mümkün. Bu da, 80 milyona yakın nüfusa sahip Türkiye’nin, yaklaşık 3 yıllık evsel su ihtiyacına denk düşüyor.
Peki, yalnızca canlı yaşamında değil tarım, enerji, ekonomik ve sosyal kalkınma süreçlerinin de bağımlı olduğu suyu korumak için neler yapılabilir? Doğal Hayatı Koruma Vakfı su tasarrufu için alınabilecek bireysel önlemlerle ilgili şu bilgileri veriyor:
“Evlerde kullanılan suyun, toplam su tüketimi içindeki payının %16 olduğu ülkemizde kişi başına günlük su tüketimi 216 litre. Bireyler olarak bu miktarı azaltmak için atabileceğimiz pek çok adım var. Öncelikle evlerimizde her damlayı tasarruf etmemiz; öte yandan tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Tasarruf için yapılabileceklerin başında mutfak ve banyolarımızda alınacak önlemler yer alıyor. Mutfaklarımızda bulaşıkları elde yıkamak yerine bulaşık makinesini tercih ederek ve makinemizi tam dolu olarak çalıştırarak hem su, hem enerji tasarrufu sağlayabiliriz. Aynı şekilde meyve ve sebzelerimizi de akan su altında değil de su dolu bir kapta yıkamak, bu suyu daha sonra bitkilerimizi sulamak için kullanmak da bir tasarruf tedbiri.”
TÜKETİM ALIŞKANLIKLARIMIZI GÖZDEN GEÇİRMELİYİZ
WWF-Türkiye’ye göre alınacak önlemlerden biri de günlük hayattaki akışımıza suyun boşa akışını dahil etmemek. “Banyolarımızda, bir musluktan dakikada 14 litre su aktığını aklımızda tutarak ellerimizi yıkarken, dişlerimizi fırçalarken ve tıraş olurken musluğu kapalı tutmalıyız. Öte yandan damlayan musluklar da günde 4 litre kadar suyun boşa gitmesine neden olur. Damlayan muslukların mutlaka tamir edilmesi gerekir. Su tasarrufu sağlayan duş başlıklarını tercih edilmesi, musluklara suya hava karıştırarak, %30’a varan oranda tasarruf sağlayan perlatör takılması, sifonlarda küçük hazne tercih edilmesi, duş sürelerinin mümkün olduğunca kısa tutulması tedbirler arasında yer alıyor.”
Vakfa göre su kullanımına yönelik tedbirlerin dışında bir de sanal su, yani gıdamız ve kullandığımız eşyaların üretiminde kullanılan su miktarı var. “Bu miktarı dikkate alındığında kişi başına su tüketimimiz günde 5.400 litreye çıkıyor. Ne yazık ki bu verilerle ülkemizde bireylerin yıllık su ayak izi, dünya ortalamasının %43 üzerinde. Buradan hareketle suyumuzu korumak için tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmemiz, ihtiyacın üstünde her türlü tüketimden kaçınmamız da büyük önem taşıyor. Örneğin bozulan eşyalarımızın yerine yenisini almak yerine tamir ettirerek, ikinci el eşya kullanarak, enerji tasarrufu sağlayan ürünleri tercih ederek, beslenmemizde ve tüketim alışkanlıklarımızda üretim süreçlerinde su ayak izi yüksek gıda ve ürünlerden kaçınarak da ciddi miktarda su tasarrufu sağlayabiliriz.”
*Bu haberde “Google Yılın Arama Trendleri 2020” istatistikleri ve Mart 2020-Mart 2021 tarih aralığında “baraj doluluk” hakkında Google Trends’ten elde edilen veriler kullanılmıştır.
Bu haber metni, Hollanda Büyükelçiliği MATRA Programı desteğiyle yürütülen “Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi” kapsamında hazırlanmıştır. Haber içeriğinden Derya Ülkar sorumlu olup herhangi bir şekilde Hollanda Büyükelçiliği’nin ve Gazeteciler Cemiyeti’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.