İş Cinayetlerinde Göçmen Raporu – Sezgin Kartal
İş cinayetlerinde göçmen raporu: 341 sadece sayı değil, yurtsuz bir hayat! – Sezgin Kartal
Richard Sennet, Karakter Aşınması kitabında “Yurdundan kopmuş ve yeni bir yaşam anlatısı oluşturmaya çalışan insanların hayatına ne yön vermelidir?” diye soruyor. Bir yerden başka bir yere göç her ne sebep olursa olsun hayalleriyle hayatta kalma isteğidir aynı zamanda. Göç, kuşkusuz insanlık tarihinin önemli bir parçası fakat bugün Yeni Dünya Düzeni’nin sorunlarından birisi…
İşgal, iç savaş, yoksulluk ve iklim değişikliği göçlerin en temel nedenleri arasında. Özellikle Suriye savaşıyla birlikte şahit olduğumuz toplu göç dünyanın birinci gündemi haline geldi. Göçmen/mülteci ya da sığınmacılar sadece göç esnasında değil, göç ettikleri ülkelerde yaşadıkları hayatta kalma mücadelesi de dikkate değer.Mülteciler Derneği’nin verilerine göre Türkiye’de 3.665.946 Suriyeli mülteci yaşıyor. Ortadoğu’nun birçok ülkesinden mülteci Türkiye’nin bütün illerine dağılmış durumda. Ağırlığı kayıtsız ve güvencesiz işlerde çalışan göçmenler düşük ücretin yanı sıra kötü çalışma koşullarına da maruz kalıyor.
Uyruklara göre iş cinayetleri dağılımı şu şekilde: 143 işçi Suriye; 94 işçi Afganistan; 13’er işçi Özbekistan ve Türkmenistan; 11’er işçi Azerbaycan, Ukrayna ve İran; 9 işçi Gürcistan; 7 işçi Rusya; 5’er işçi Irak ve Pakistan; 3 işçi Somali; 2 işçi Bulgaristan; 1’er işçi Sırbistan, Uganda, Moldova, Nepal, Polonya, İtalya, Kolombiya, Çekya, Romanya, Nijerya, Macaristan, Kırgızistan ve Zimbabve.
Ocak 2018’den 2021 Mart ayına kadar incelediğimiz İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi) raporlarındaki veriler çarpıcı bir tabloyu da gözler önüne seriyor. Verilere göre kırk ayda en az 341 göçmen iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş. İSİG Meclisi’nden görüştüğümüz İş Güvenliği Uzmanı Zafer Güzey, yaşamını yitiren 341 göçmen/mültecinin iş cinayetlerinde buzdağının görünen yüzü olduğunu vurguluyor. SGK verilerine göre kayıt dışı çalışma oranı %30.59 olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda gerçek tabloda ulaştığımız verilerin üstünde olduğunu gösteriyor.
Türkiye’de 341 göçmen/mültecinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesini İSİG Meclisi’nden İş Güvenliği Uzmanı Zafer Güzey’e sorduk.
İSİG Meclisi verilerine göre son kırk ayda (Ocak 2018-Mart 2021 tarih aralığında) Türkiye’de en az 341 göçmen/mülteci iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Göçmen/mültecilerin kayıt dışı çalıştığını göz önünde bulundurduğumuzda gerçek tabloyu nasıl görmeliyiz?
Öncelikle göçmen işçiliğin bir politik tercih olduğu ve bu sürecin devamlılığı için sermaye çevresindeki tüm yapıların gerekli desteği verdiklerini görmek gereklidir. Bu nedenle göçmen işçiliği halk arasında Türkiye’ye gelmek zorunda bırakılmış insanlara yardımcı olunduğu izlenimi vererek insani bir çalışma gibi gösteren bu yapıya karşı kesintisiz mücadele gerekmektedir.
Bu genel çerçeveden sonra göçmen iş cinayetlerinin çok büyük kısmının kayıt dışı istihdam olarak tanımlanan sigortasız çalışma kapsamında kalması nedeniyle İSİG Meclisi’nce tespit edilebilen 341 göçmen iş cinayetinin buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu göz önünde bulundurmak gerekmektedir. (Kayıtdışı istihdam oranı 2020 yılında %30,59 olarak açıklanmıştır. Bu verinin kaynağı ise “Veriler Türkiye İstatistik Kurumu’nun Hane Halkı İşgücü İstatistikleri’nden derlenmiştir.” Açıklamasında görülmektedir. SGK ve TÜİK verilerinin dahi gizleyemediği %30,59 rakamı da tartışmalıdır)
Bu kapsamda göçmen iş cinayetlerinde elde edilen rakamların kıymeti göz ardı edilmeden bu konunun rakamlar ile değil politik kararların içeriği ile mücadele ederek çözülebileceğini unutmamak önemlidir. 2020 ve 2021 yılında pandemi nedeniyle sanayide yaşanan durgunluk iş cinayeti rakamlarında azalmaya neden olacaktır. Ancak bu azalma, iş cinayetleri konusunda yapılan mücadelenin bir sonucu değil, sanayide yaşanan durgunluğun bir sonucu olarak görülmelidir.
Göçmen işçi ölümlerinde birinci sırada (en az 143 kişi) Suriyeliler, ikinci sırada (en az 94 kişi) Afganistanlılar, üçüncü sırada ise (en az 13 kişi) Özbekistan ve Türkmenistanlı işçiler var. Bu sıralamadaki farkın büyüklüğünü sadece nüfus oranıyla açıklamak mümkün mü?
Bu farkın büyüklüğü nüfus oranlarının yanı sıra Suriye ve Afganistan’da yaşam şartlarının insanları göçe zorlamasına neden olması gerçeği de yatmaktadır. Ayrıca bu bölgelerden iş gücü olarak gelecek kişileri organize eden yapılar sayesinde istihdam bürosu gibi çalışan insanlar sayesinde şantiyelere işçi sağlanmaktadır.
GÖÇMENLER İŞ CİNAYETİNE KURBAN GİTTİĞİNDE ORMANLIK YA DA ÇÖPLÜK ALANLARA ATILIYOR
Türkiye’de son yıllarda göçmen karşıtlığının toplumda yaygın hale getirilmesi işçilerin çalışma koşullarını nasıl etkiliyor?
Toplumsal kutuplaşmanın göçmen işçi üzerindeki etkisi daha fazla içe kapanma ve patronun kendisine dayattığı çalışma şartlarına isyan etmemesi durumunu yaratmaktadır. Bir yandan toplumsal tepkiler sonucunda göçmen işçi için insani olmayan şartlarda çalışmak ile işsizlik/açlık arasında seçim yapması dayatması yaşanıyor. Öteki taraftan ise göçmen işçilik koz olarak kullanılarak sigortalı çalışanlara gözdağı verilerek işveren şartlarının kabul edilmemesi durumunda göçmen işçilik ile aynı işin çok daha ucuza yapılabileceği konusunda baskı oluşturulmaktadır.
Bu ikilem içinde yalnızlaştırılan göçmen işçiler içe kapanarak toplumsal destek bulamayacak hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Bir demecinizde göçmenlerin iş cinayetinde yaşamını yitirdiğinde patronlar tarafından işyeriyle bağlantısı oluşmaması için ormanlık ya da çöplük alanlara atıldığını söylüyorsunuz. Böylesi bir insanlık suçuyla patronlar nasıl bir ceza ya da cezasızlıkla karşılaşıyor?
Bu suçun ispatı olmadığı için cezası da olmamaktadır. İşçinin sigortasız çalıştığı bir yerde iş cinayeti sonucu yaşamını yitirmesi durumunda işverenin bu ölümün iş yeri ile tek bağlantısı olan konum unsurunu değiştirmesi ile ölümün işyeri ile hiçbir bağlantısı kalmamaktadır. İstanbul’daki 3. Havalimanı inşaatında dahi günler sonra bulunan işçi cesetlerinin sorumluluğu ortada kalmaktadır. Bu kadar büyük projede dahi işçinin bir kıymeti olmadığı net olarak görülürken kayıt dışı çalışma ortamlarında bu konuda işveren için bir yaptırım söz konusu olmamaktadır.
İşveren, göçmen işçi çalıştırarak hem maddi hem de yasal sorumluluklardan kaçacağının farkında olarak bilinçli bir tercih yapmaktadır. Oluşacak iş cinayetlerinde ise işçinin cesedinin işyerinden başka yere taşınması işverenin tüm sorumluluğunun ortadan kalkmasını sağlamaktadır.
İş cinayetlerinden de görüldüğü üzere göçmenler Türkiye işçi sınıfının ayrılmaz bir parçası. Emek örgütlerinin ve politika yapıcıların bu alanda nasıl bir politika geliştirmesine ihtiyaç var?
Emek ve meslek örgütleri, göçmen yaşamının sorunları üzerindeki duyarlılıklarını daha da arttırarak bu alanda çalışmalar yapmaya devam etmelidir. Göçmen yaşamının sadece iş hayatına değil tüm sosyal haklarında eşitliğinin sağlanmadığı bir ortamda göçmenlerin ucuz işgücü olarak görülmesi mücadelesi eksik kalacaktır. Ayrıca iş yerlerinde çalışanların hak mücadelesinde göçmen ya da bölgesel ayrımcılıktan uzak, emek eksenli bakış açısına sahip olmasına destek olacak her türlü çalışma bu sorunun çözümüne destek sağlayacaktır.
Politika yapıcıları iktidar ve muhalefet olarak ayırırsak iktidarın bu süreç içinde olumlu bir çalışma yapacağı konusunda hayallere kapılmak son derece hatalı bir bakış açısı olacaktır. Muhalif bir mücadeleyi politik alana taşıyan kişiler/yapılar da göçmen yaşamına dair süreçleri anlık gündem değişimlerinden bağımsız olarak düzenli takip etmeleri ve bu alanda yaşananların toplumsal karşılığının olması için mücadele etmeleri en önemli destek noktası olacaktır. Ne yazık ki günümüz politikaları anlık değişimlere göre şekillenerek gündemlerin çok kolay unutulması sağlanmaktadır. Bu nedenle bu alanda diğer mücadeleler ile (kadın cinayeti, çocuk hakları ve çocuk işçilik gibi) bir arada yürütülecek politikalar en geniş katılımcı yapı ile oluşturulmalı ve takip edilmelidir.
Bu haber metni, Hollanda Büyükelçiliği MATRA Programı desteğiyle yürütülen “Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi” kapsamında hazırlanmıştır. Haber içeriğinden Sezgin Kartal sorumlu olup herhangi bir şekilde Hollanda Büyükelçiliği’nin ve Gazeteciler Cemiyeti’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.