Umutlar Tükeniyor: Türkiye Hayvan Haklarını Korumada Sınıfta Kaldı – Melissa Feza Katlar

Umutlar Tükeniyor: Türkiye Hayvan Haklarını Korumada Sınıfta Kaldı – Melissa Feza Katlar

Basında ve sosyal medyada her gün hayvanlara yapılan eziyetlere dair haberler gündem olmaya devam ederken kamuoyu aylardır yeni yasa tasarısının meclise sunulmasını bekliyor. 

Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) 2020 yılı için tür ayırt etmeksizin hayvan hakkı ihlal raporu hazırladı. Rapora göre 2020 yılında “en az” 1 milyar 211 milyon 375 bin 950 hayvanın yaşam hakkı gasp edildi ve “en az” 22 milyon 735 bin 267 hayvan işkenceye maruz bırakıldı. “En az” 3 milyon 36 bin 175 cinsel şiddet vakası raporlandı. “En az” 3 milyon 413 bin 857 hayvan “suni tohumlama” yöntemi ile cinsel şiddete maruz bırakıldı. “En az” 1 milyar 280 milyon 153 bin 923 özgürlüğü kısıtlama vakası raporlandı. “En az” 53 milyon 563 bin 334 hayvanın beden dokunulmazlığı ihlal edildi. HAKİM’in açıklamasına göre raporda en az vurgusunun yapılmasının nedeni ise raporda medyaya yansıyan haberlerin, sosyal medyadan aldıkları ihbarların, TÜİK, Tarım ve Orman Bakanlığı verilerinin, bilgi edinme başvurusu ile elde ettikleri sayıların kullanılması. Ancak bu verilerin tablonun sadece küçük bir kısmını ortaya koyduğunu söyleyebiliriz.

Aynı rapora göre neredeyse her gün katliam haberi aldığımız 2020 yılında, hayvanlara yönelik kötü muamele, işkence ve öldürme gibi fiiller nedeniyle sadece 790 kişiye 5 milyon 37 bin 344 TL idari para cezası uygulandı. 2020 yılında onlarca belediye hayvanların haklarını gasp etti, ancak sadece 15 belediyeye idari yaptırım uygulandı. Açıkladıkları rakamlar da gösteriyor ki hayvanların “mal” olarak görülmesi; hissedebilen bireyler olarak tanımlanmaması her alanda haklarının gasp edilmesine sebep oluyor. 

Yukarıda sözü edilen tüm hak ihlallerinin yaşanmasının en büyük nedeni kanundaki eksiklikler. Hayvanların korunmasına dair 2004 yılında TBMM tarafından kabul edilen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu içindeki sorunlu maddeleri nedeniyle yıllardır tartışma konusu. Hayvan hakları örgütlerine göre kanunun ve yasa tasarılarının en sorunlu noktası, hayvana yönelik şiddeti “suç” değil, “kabahat” olarak değerlendirmesi, sahipli-sahipsiz hayvan ayrımı yapması ve öngörülen cezaların caydırıcılıktan uzak olması.

Türkiye hayvan haklarına duyarsız kalmadı, aramalarda yükseliş yaşandı

Hayvan hakları yasa tasarısı için bekleyiş devam ederken, Türkiye hayvan hakları ihlallerine karşı kayıtsız kalmadı. Google Trends verilerine göre hayvan hakları şikayet kelimeleri kullanılarak yapılan aramalar yüzde 350, hayvan hakları yasası kelimeleri kullanılarak yapılan aramalar yüzde 750 arttı. Hayvan hakları aramasının en çok arttığı tarihler olan 4-10 Ekim haftası Hayvan Haklarını Koruma Haftası’dır. Bu nedenle bu yükselişin öngörülebilir bir yükseliş olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Emine Erdoğan’ın Yedikule Hayvan Barınağı’nı gezip oradan Leblebi isimli engelli bir köpek sahiplenmesi ve TBMM’ye “Meclisimizin, yeni yasama yılında hayvanlara haklarını eksiksiz teslim ederek tüm vicdanları rahatlatacak yasayı bir an önce çıkarmasını temenni ediyorum” diyerek seslenmesi de bu arama teriminin artmasına sebep olmuş olabilir.

Yukarıdaki grafiğe göre Hayvan hakları yasası konulu aramalar 10 Ocak tarihinden itibaren yükselişe geçmiş, 17-23 Ocak haftasında ise zirve yapmıştır. Bu artışta AKP’nin MYK toplantısının katkısı büyüktür. Bu toplantının gündeminde hayvan hakları ile ilgili yasa teklifi de vardır. Ayrıca bu süreç içerisinde konu basında da yer bulmuştur. Hayvana tecavüz aramasının grafikte 14-20 Haziran, 24-30 Ocak ve 14-20 Mart tarih aralıklarında yükseldiğini görüyoruz. Bu tarihleri sırasıyla değerlendirmek gerekirse 16 Haziran tarihinde Mehmet Haner olayının medyaya yansıdığını görmekteyiz. İddiaya göre, Mehmet Haner isimli şahsın bir ay boyunca tecavüz ettiği ve sürekli şiddet uyguladığı köpek karnında oluşan tümör sebebiyle ölmüştü. Olayı duyan mahalledeki 8-10 kişilik grup şahsın dükkanına girerek şahsı darp etmişti. O anların videosu internette yayınlanmıştı. Twitter’da #mehmethanertutuklansın etiketi ile kampanya başlatılmış ve bu etiketin altında 15 binden fazla  paylaşım yapılmıştı. 14 Mart 2021 günü ise Kocaeli’nin Derince ilçesinde iple bağladığı köpeğe ağaçlık alanda cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen yaşlı adam, kendisini yakalayan gençler tarafından darp edilmiş ve bu olayın yankıları hafta boyu sürmüştü.

Öldürülen köpek aramasının artış grafiğine baktığımızda zirve noktası olarak 19-25 Temmuz tarihini görüyoruz. Bu tarih aynı zamanda hayvan hakları şikayet aramasının da zirve yaptığı tarihlerdir. Bu tarih aralığında karşımıza Volkan Uzun olayı ve Nero isimli köpeğin evinin bahçesinde öldürülmesi olayı çıkmaktadır. Bir sonraki kısımda ayrıntılı olarak bahsedeceğim için Volkan Uzun olayını atlayıp Nero isimli köpeğin öldürülmesinden bahsetmek istiyorum.

Nero

25 Temmuz 2020 saat 19.00 sıralarında Sarıyer’de Can Özula isimli kişiye ait olan “Nero” isimli alman çoban köpeği, sokaktan geçen Ş.E.’yi diz kapağından ısırdı. Köpeğin ısırdığı kadın, acıyla kocası Alper Erkin’e seslendi. Eşinin yanına gelen Alper Erkin, köpeğe ateş etti. Başına isabet eden kurşunla köpek öldü. Bu olay medyada yankı buldu ve hayvanseverlerin tepkisini topladı. nero köpek araması 26 Temmuz-1 Ağustos tarihleri arasında Google Trends’te büyük çıkış yaptı. 

Yukarıda adı geçen ve hayvanlara eziyet eden bu kişiler ile Nero isimli köpeğin basında ve sosyal medyada yer almasıyla beraber tepki dolu sesler de yükselmeye başladı. Halk, yaşanan olayları Google’dan araştırmaya başladı. Google Trends verilerine göre düzenlenmiş bu grafikte en çok Volkan Uzun’un aratıldığını görmekteyiz. Ardından da Mehmet Haner ve Nero Köpek en çok aratılan terimler olarak karşımıza çıkıyor. Volkan Uzun’un en çok aranan kişi olmasını ise Türkiye Gençlik ve Spor Teşkilatı ve Kızılelma Ocakları Teşkilat Başkanı olması nedeniyle sosyal medyada gördüğü yoğun ilgiye bağlayabiliriz.

Twitter’da hayvan hakları için yapılan kampanyalar trend listesinde

Yasa tasarısının meclise sunulmasında gecikmeler yaşanırken sosyal medyada hayvanlara karşı yapılan hak ihlalleri bir kez daha gündeme geldi. Özellikle hayvanlara karşı yapılan işkencelerin görsellerinin medyada yer alması ile birlikte vatandaşlar tepkilerini Twitter’da göstermeye başladı. Adeta bir mahkeme salonu işlevi gören Twitter’da; #HayvanHaklarıYasasıHemen, #Hayvanhaklarıyasası, #hayvanhakları, #OnlarınSesiOlun, #YasaNerdeTBMM, #YaşatanYasaÇıksın, #HayvanlarYasamakİstiyor gibi etiketler kullanılmaya başlandı.

Sosyal medyada süren Hayvan Hakları kampanyalarına destek ile ilgili Twitter verilerine baktığımızda, son 12 aylık süreçte #hayvanhaklarıyasasıhemen etiketinin dönem dönem trend listesinde kendine yer bulduğunu görüyoruz. Bu etiket ilk olarak Ankara’da bakması için kendisine emanet edilen köpeğe tecavüz ederek köpeğin ölümüne neden olan Volkan Uzun’un gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılıp sonrasında farklı suçlardan tutuklanması olayının yaşandığı gün olan 23.07.2020’de hayvan hakları savunucuları tarafından açıldı. O gün  #VolkanUzunTutuklansın etiketi trendlerde 26.9 bin tweet ile birinci sırada yer alırken aynı gün #hayvanhaklarıyasasıhemen  etiketi 50.5 bin tweet ile trendlerde ilk sırada yer aldı.

Hayvan hakları savunucuları hayvanlara şiddet uygulayanlara hapis cezası getirilmesi için bu etiket ile kampanya yürüttü. O günden itibaren bu etiket hayvanseverlerin ihbar ve şikayet alanı haline geldi ve zaman zaman Twitter’ın trend listelerinde yer aldı. Tabloda en yüksek seviye olarak gördüğümüz 18 Kasım günü ise Samsun’da ön bacakları kesilmiş halde yavru bir köpek bulundu.  

Bu etiketler altında atılan tweetler yaşanan tüm bu kötü olaylara rağmen olumlu bir duruma da işaret etmektedir. Hayvanlara eziyet gösteren insanlar dışında hayvanları çok seven ve onları yaşatmak isteyen hayvanseverler, hayvan hakları savunucuları da vardır. Bu kişiler çevresindeki olaylara kayıtsız kalmamaktadır.

Muharrem Akburak

“Barınaklarda katliamlar, ölümler, zulümler, eziyetler, işkenceler var!”

Dünyaya rezil oldu barınaklar. Barınaklarda katliamlar, ölümler, zulümler, eziyetler, işkenceler var. Hatta barınakta üzeri kilitli hayvana tecavüz edenler bile var. Barınaklar özel muz cumhuriyeti. Barınak müdürleri, veterinerleri, çalışanlarının dokunulmazlıkları var. Barınaklar Sayın İçişleri Bakanımızın yetkisine bağlı. İçişleri Bakanımızın tek bir sorunu yok ki, binlerce sorunu var. Bunu bilen barınak görevlileri resmen ferman eyliyor. Benim açlık grevine girmemin nedenlerinden biri de budur.

Bu sözleri söyleyen kişi Muharrem Akburak. O da çevresinde yaşananlara kör, sağır, dilsiz olmayan bir hayvan hakları aktivisti. Kendini doğadaki tüm canlıların başta yaşam hakkı olmak üzere bütün hakları için mücadele eden, çaba gösteren ve hiçbir siyasal amacı olmayan bağımsız bir aktivist olarak nitelendiriyor.

Koah hastası olan Muharrem Bey hayvan hakları yasasına dair taleplerinin duyulması için 22 Şubat’ta başladığı açlık grevine hastalığının kötüleşmesi nedeniyle 23 Mart günü ara verdi. Muharrem Bey “ Açlık grevine girmemin sebeplerinden birisi gerek dışarıda hayvan sevmeyenler ve gerekse de devletin resmi kurumları olan barınaklarda yaşanan zulümlerden kaynaklıdır. Barınaklarda birden fazla sorun var. Örneğin bir yaralanma oluyor yalvar yakar barınağa götürüyoruz, ki o da büyük bir başarı, telefonlar açılmıyor. Bir biçimde kendi imkanlarımızla hayvanı barınağa ulaştırıyoruz, teslim ediyoruz. Sonrasında hayvanı doğal olarak merak ediyoruz. Yetkililer sanki hayvan oraya hastalık ya da kaza neticesinde gitmemiş ve orası sanki askeri kışla, kozmik odaymış gibi davranıyorlar. Bilgi veremeyiz diyorlar. Cezaevi kelimesi barınaklar için az bile gelir. Açlıktan birbirini yiyen hayvanlar var. Barınaklarda hayvanlara tecavüz ediliyor. Kimsenin müdahale etmeye hakkı yok. Haberin olmuyor zaten. Gönüllüler barınaklara gitmeye korkuyor. Gittikleri zaman kavga çıkıyor, tersleniyorlar. Bunları bildikleri için barınaklara gitmeye çekiniyorlar.

Artık biz de “Susuyorsunuz yetkililer susun. Dünya duyuyor” diyerek sesimizi yükseltmeye başladık. Açlık grevime devam edecektim ama hastanelik olduktan sonra İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger devreye girdi. Vali yardımcısı ve belediye başkanvekili evime ziyarete geldiler. Taleplerimi bire bir Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ileteceklerini söylemeleri üzerine açlık grevime ara verdim. Basında açlık grevine son verdi diye yazılmış ama henüz kesin bir şey yok. Eğer taleplerim karşılanmazsa açlık grevine devam edeceğim” diyerek açlık grevinin amacını ve greve neden ara verdiğini açıklıyor.

Açlık grevi sırasında vatandaşlar ona destek olmak için Change.org adlı imza kampanyası platformundan kampanyalar düzenledi. #muharremakburak etiketi ile Twitter’da kendisine destek mesajları atıldı.

Muharrem Bey “Benim mücadelemi dünya gördü. Dernekler, federasyonlar görmedi. İsveç’ten, Almanya’dan, Avustralya’dan arandım. Hatta ben evde düşüp hastaneye götürüldüğüm gün İsveç’ten İstanbul’a kadar insan zinciri oluşturulmuş. Ülkede hayvan hakları için çalışan binlerce dernek ve aynı amaçla kurulmuş onlarca federasyon var fakat bu kurumlardan hiçbiri beni aramadı” diyerek bu kurumlara olan sitemini dile getiriyor.

“Taleplerim nettir”

Akburak, “ Taleplerim nettir. 5199 sayılı yasadaki 6. maddeye dokunulmamasını, belediyelerin veya en azından barınak çalışanlarının ceza kapsamına alınmasını yani direkt savcılığa soruşturma yetkisi verilmesini, hayvanlara tecavüz, eziyet, öldürme, yaralama gibi suçlara ertelemesiz hapis cezası verilmesi istiyorum.” diyerek bir hayvan hakları aktivisti ve hayvansever olarak taleplerini dile getiriyor.

Ayrıca Özlem Zengin’in “Evde 3’ten fazla hayvan bulunmayacak” sözüne tepki gösteren Akburak “Yine 5199 sayılı kanundaki eksikler ile devam etmişler. 4-5 köpek olursa çalacaklar kapıyı alacaklar fazla köpekleri. Peki nereye götürecekler? Orası belirsiz. Benim evimde 5 tane engelli hayvan var. Belediye görevini yapmamış ben de gidip almışım. Benim gibi binlerce, on binlerce insan var. İnsan çaresiz kalıyor. Kediye araba çarpmış ama ölmemiş. Yaralanmış. Üzülüyorsun hayvanı alıp eve getiriyorsun. Evinde bakıyorsun, hayvanı iyileştiriyorsun. Bu da suç oluyor şimdi. Ben düşüp yere başımı çarptığımda ve yerde bir saat baygın yattığımda kör olan köpeğim başımda nöbet tuttu. Ben onu sokaklardan buldum. Vermeyeceğim tabii.” sözleriyle sitemini belirtiyor.

Av. Senem Demirel Acar

Hayvanseverler şikayetlerini dile getirirken hayvan hakları ile aktif olarak ilgilenen avukatların gündeminde ise meclise sunulması beklenen yeni yasa tasarısı var. Bu avukatlardan biri de Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) İzmir temsilcisi Avukat Senem Demirel Acar. Senem Hanım ile Türkiye’de hayvan haklarının şu anki durumunu ve beklenen yasa tasarısını konuştuk.

“Ülkemiz hayvan hakları konusunda ne yazık ki olması gereken yerde değil”

Avukat Senem Demirel Acar, Türkiye’deki hayvan haklarının şu anki durumunu “Ülkemiz hayvan hakları konusunda ne yazık ki olması gereken yerde değildir. 2004 yılında çıkarılan bir hayvanları koruma yasamız bulunmaktadır. Ancak uygulamaya baktığımızda ne yazık ki caydırıcılığı bulunmamaktadır. Her gün ülkemizin her yerinden gerek şahıslar tarafından gerçekleştirilen gerek kamu kurumlarının görev ihmali ile gerçekleştirdiği çeşitli hayvan hakkı ihlalleri haberleri almaktayız. Bunları azaltmanın en büyük etkeni cezai yaptırımların caydırıcı olmasıdır. Tabii ki sadece cezai yaptırımlarla hayvan hakkı ihlallerinin önüne geçilemez. Hala vatandaşlarımızın çoğunluğu hayvanları bir can olarak değil, bir mal olarak görmektedir. Kırsal kesimlerde hayvanlar insanlar için ya ticari bir mal ya da kendi ihtiyaçları için barındırdıkları mal olarak görülmektedir. Kediler fare ve haşere avcısı, köpekler bekçi, eşekler hamal ve benzeri gibi. Kentsel yerleşimlere bakacak olursak da, günün modası hangi cins hayvansa çevrede o cins hayvanı bir süs objesi gibi barındıran birçok insan görüyoruz. Dolayısıyla yasaların da düzenlenmesinden de önce halkımızın hayvanları bir mal olarak değil de bir can olarak görmesi gereklidir. Ne yazık ki halkımızın çoğunluğunda bu bilinç henüz oluşabilmiş değildir.” sözleriyle değerlendiriyor.

“Hayvanları koruma kanunu, korumadan ziyade koru-ma kanunudur.”

Mevcut kanunumuzun yetersiz olduğunu söyleyen Avukat Acar, bu durumun sebeplerini şu sözlerle ifade ediyor:

“Hayvanları koruma kanunu yukarıda da belirttiğim gibi ne yazık ki korumaktan ziyade koru-ma kanunudur. Kanunda hayvanlara karşı işlenen çeşitli suçlar ve yasaklar belirtilmiş ancak bunların karşılığı caydırıcı bir yaptırım öngörülmemiştir. Bilindiği üzere, hayvanlara karşı işlenen suçlar Türk Ceza Kanunu Kapsamında değil, Kabahatler Kanunu kapsamındadır. Bu sebeple de hayvanlara karşı suç işleyenler suçlu değil, kabahatli olarak görülmektedir. Yani ne yazık ki; kapalı alanda sigara içen ile bir hayvana tecavüz eden ya da canice öldüren kişi aynı  derecede kabahatli görülmektedir. Dolayısıyla mevcut kanunumuzun hayvanları korumaktan ne kadar uzak olduğu ortadadır.”

“Aradan geçen 11 seneye rağmen hayvan hakları yasası talebiyle ilgili hala bir adım yol kat edilemedi”

Hayvan hakları yasası talebi etrafında birçok kişi bir araya gelip çalışmalar yürüttüler. Süreç halen devam etmekte. Avukat Acar “ Hayvan Hakları Yasası için Meclis nezdinde ilk çalışmalar 2010 yılında başladı. Tüm partiler, hayvan hakkı savunucuları, akademisyenler bir araya gelerek yapılması gereken düzenlemeler üzerinde büyük ölçüde mutabakata vardılar. Ancak aradan geçen 11 seneye rağmen ne yazık ki hala bir adım yol kat edemedik.” diyerek bir gelişme olmadığını vurguluyor. 

“Yasa tasarısının onaylanıp yasalaşacağına dair hiç umudum yok”

Avukat Acar, “Hayvan Hakları Yasası’nın hazırlık sürecine hayvan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütleri yeterince dahil edildi ancak ne yazık ki taleplerimizi tam anlamıyla karşılayan bir yasa tasarısı ortaya konulamadı. Aslına bakarsanız tarafımızca sunulan tasarı yaklaşık 10 yıl önce meclise sunuldu. Ancak bugüne kadar bir tek oylamaya bakan yasa ne yazık ki hala araştırma komisyonları kurularak baştan oluşturulmaya çalışılmaktadır. Her infial yaratan olayda yeni tasarı gündeme gelir ama onaylanıp yasalaşacağına dair hiç umudum yok” diyerek aslında harekete geçilip sonuca bağlanması kolay olan bir  tasarının senelerdir bekletilmesine tepki gösteriyor.

Tasarı talepleri karşılamıyor

Tasarıyı beğendiniz mi, tüm hayvanların hakları için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz sorusuna ise “Hayır, tasarı bizim taleplerimizi karşılamıyor. Tasarıda ne yazık ki, hayvanat bahçeleri hala kapatılmıyor, avlanma devlet eliyle desteklenmeye devam ediyor, mevcut yunus parkları çalışmaya devam ediyor. Pet hayvanlarının üretim ve satışları devam ediyor. Yeni Yasa tasarısı mutlaka mevcut yasayı daha iyi hale getirecektir diye düşünüyorum ama görülen o ki bunca yıllık mücadelenin karşılığında yine beklentimizi tam anlamıyla karşılayan bir yasa olmayacak. Ve biz yeni yasa çıktıktan sonra da onun eksikliklerinin düzeltilmesi için çalışmalara devam edeceğiz.” sözleriyle yanıt veriyor.

Kendisine tasarıda yer alan maddelerle ilgili sorular soruyorum.

Evlerde beslenen hayvan sayısına gerçekten sınırlama gelecek mi? 

Evlerde beslenen hayvan sayısına bu kanun ile kısıtlama getirilmesinin kanunun amacı ve özüyle bağdaşmayacağını vurgulayan Avukat Acar, “Buradaki kısıtlamanın amacı çok sayıda hayvan besleyen kişilerin çevreye verebilecekleri zararları engellemektir. Ancak Kat Mülkiyeti Kanunu ve Borçlar Kanununda zaten bu konuda düzenlemeler olup, bunun önüne geçilebilmektedir. Ancak Hayvan Hakları Yasası ile böyle bir kısıtlama getirilmesi Anayasa’ya aykırılık teşkil edecektir. Kaldı ki yasa ile böyle bir kısıtlama kime göre, neye göre belirlenecektir. 50 m2 evde beslenen hayvan sayısı ile 250 m2 evde beslenen hayvan sayısı, apartman dairesinde beslenen hayvan sayısı ile kırsalda müstakil evde beslenen hayvan sayısının aynı kısıtlamaya tabi tutulamayacağı aşikardır.” diyor.

‘Sahipli’ ve ‘sahipsiz’ hayvan terimlerinin kaldırılmasının hayvan haklarına ne gibi bir katkısı olacak?

Sahipli – sahipsiz hayvan ayrımı yapılmasının zaten hayvanları her şeyden önce bir can olarak kabul etmeyip bir mal olarak değerlendirme sonucu ortaya çıktığını ifade eden Avukat Acar, “Bu ayrımın mutlak surette kalkması gereklidir. Mevcut düzenlemeler karşısında sahipsiz hayvanların hiçbir değer, olmayıp sahipli hayvan da sahibinin malı olduğu için değerlidir. En başta da söylediğim üzere bizlerin her şeyden önce onları bir mal olarak görmekten uzaklaşıp, aynı bizler gibi, acıyı, hüznü, mutluluğu hissedebilen canlılar olduklarını kabul etmemiz gereklidir.” diyor.

Petshoplarda satış gerçekten bitecek mi, bitmeyecek mi?

Avukat Acar,“ Petshop adı altında açılan küçük dükkanlarda belki satışlar yasaklanabilir ve engellenebilir ama yasa dışı merdiven altı üretimin, çiftliklerdeki üretim ve satışların, internet yoluyla satışların önüne geçilmediği ve bunların da yasaklanmadığı takdirde petshoplarda satışın yasaklanması sadece göstermelik bir yasaklama olacaktır” diyor ve sözlerine “üretim musluğu kesilmeyecektir ” diyerek devam ediyor.

“Yasadan da önce insanların yüreklerine merhamet diliyorum”

Avukat Senem Demirel Acar, “Yıllardır bekletilen yasanın artık çıkarılmasını istiyoruz ama yasadan da önce insanların yüreklerine merhamet diliyorum.” temennisi ile sözlerini bitirdi.

Bu haber metni, Hollanda Büyükelçiliği MATRA Programı desteğiyle yürütülen “Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi” kapsamında hazırlanmıştır. Haber içeriğinden Melissa Feza Katlar sorumlu olup herhangi bir şekilde Hollanda Büyükelçiliği’nin ve Gazeteciler Cemiyeti’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

Spread the love